UKASH
Ukash kartınız ile artık güven duyacağınız ve sistem olarak da sağlıklı olarak ilerleyebilecek ve alışveriş yapabilecek bir seçeneğiniz artık var ukash kart. Bu kart özellikle tek kullanımlık olması size ayrıca bir güvenlik hizmeti sunmaktadır. Ukash kartı internetten ismini duyurmayı başarmış kaliteli ukash firmaları aracılığı alabilirsiniz. Herhangi bir güvensizlik oluşmayacak zaten sizde yapacağınız ilk harcamanızda bu güveni alıyor olacaksınız. Bu kart güven vericidir. Alışverişlerinizi rahat ve huzuru yapmanızı sağlar.
İnsanların kendilerine ait bilgilerin başkaları tarafından görüntülenmesi kişileri rahatsız eder ve işte tam bun noktada ukash kart devreye girer. Güvenli alışverişin kişisel bilgilere ihtiyaç duyulmadan da yapılabileceğinizin garantisini vermektedir. Ukash ile başlı başına güvenli ve bilgi içeriği olmadan alabileceğiniz bir kart sistemidir.
Ukash kart nasıl alınır? Kısmında öncelikle internet üzerinde araştırma yapabilir ve nasıl bu karta sahip olabileceğinizi araştırabilir ve mutlaka araştırmalarınız sonucunda karta sahip olabiliyor olacaksınız. Ukash ayrıcalıktır. Ukash kartta sizler alışverişlerinizde daha rahat ve huzurlu alışverişler gerçekleştiriyor olabileceksiniz. Dolayısı ile sizde en kaliteli ukash karttan faydalanabilir ve ayrıcalıklardan yararlanabilirsiniz. Ukash ayrıcalıkları olan ayrıca da sağlıklı alışveriş kolaylığı sağlayan bir kart sistemi.
25 Ağustos 2012 Cumartesi
9 Ağustos 2012 Perşembe
SEO , KURUMSAL SEO
Herkesin bir şeyler aradığı ve yapmaya çalıştığı bir dünya olan interneti tanımlamak gerekirse dünya içinde bir dünya diyebiliriz. Bu dünyaya hükmeden kim diye sorarlarsa da insanların çoğu Google diyeceklerdir. 1998 yılının sonlarına doğru kurulan ve kuruluşunda sadece bir arama motoru olan Google şimdilerde ise internet dünyasının tek hakimi olmuş gibi görünüyor. Kendini büyük bir gelişimle dünyanın en büyük sitesi haline getiren arama motoru neredeyse her ülkede her milletten bilgisayar kullanan insanlar tarafından tercih ediliyor.
Ülkemizde de en çok kullanılan arama motoru olan Google, kullandığınız anda neden en iyisi olduğunu kendisi kanıtlayabiliyor. Bir kelime yazdığınızda arayabileceğiniz şekliyle kendisi kelimeyi tamamlayıp arama yapıyor. Bu işlem de bir saniyenin altında sürüyor. Sizin için en iyi sonucu en üste taşıyıp fazla zaman kaybetmenize engel oluyor. Bir kelimeyi ararken yanlış yazarsanız doğru haliyle arama yapıyor. Bilginin her türlüsünü insanlarla buluşturmak amacıyla çalışan site, yaptığı işi de hakkını vererek yapıyor.
Uzmanlık alanı arama motoru olsa da internetin hemen hemen her kolunda bir payı olan Google giderek bütün internet aleminde tek söz sahibi konumuna yaklaşıyor. Google’ın tek başarılı olamadığı yer sosyal ağlardı. Ancak son ürünü Google + ile sosyal ağlar arasında da yakında söz sahibi bir konuma geleceği düşünülüyor. İnternet dünyasında ünlenen bir çok siteyi, sistemi daha büyümeden kendisine katıp sahiplenen Google gün geçtikçe biraz daha büyüyor. Arama motorluğunun yanında yan ürünleri olarak mail, video, resim, harita, web tarayıcı, çevirici ve Google + gibi ürünleri de bulunuyor.
Arama motorunun piyasa değeri 150 milyar doları aşıyor. Bu değerde olmasının en büyük nedeni de reklam gelirleri elbet. Google sitelerde reklamları yayınlatarak gerilirinin bir kısmına site sahiplerine dağıtıyor ancak çok reklam yaptığı için kendine kalan para yetiyor da artıyor bile. Sizde bir internet sitesi sahibiyseniz Google sayesinde gelir elde edebilirsiniz.Google'ın web sitenize sağlayabileceği imkanlardan yararlanabilmek için mutlaka SEO çalışması yaptırmanızı öneririz.Bu konuda KURUMSAL SEO hizmetlerimiz için ücretsiz analiz hizmetimizden faydalanabilirsiniz
Ülkemizde de en çok kullanılan arama motoru olan Google, kullandığınız anda neden en iyisi olduğunu kendisi kanıtlayabiliyor. Bir kelime yazdığınızda arayabileceğiniz şekliyle kendisi kelimeyi tamamlayıp arama yapıyor. Bu işlem de bir saniyenin altında sürüyor. Sizin için en iyi sonucu en üste taşıyıp fazla zaman kaybetmenize engel oluyor. Bir kelimeyi ararken yanlış yazarsanız doğru haliyle arama yapıyor. Bilginin her türlüsünü insanlarla buluşturmak amacıyla çalışan site, yaptığı işi de hakkını vererek yapıyor.
Uzmanlık alanı arama motoru olsa da internetin hemen hemen her kolunda bir payı olan Google giderek bütün internet aleminde tek söz sahibi konumuna yaklaşıyor. Google’ın tek başarılı olamadığı yer sosyal ağlardı. Ancak son ürünü Google + ile sosyal ağlar arasında da yakında söz sahibi bir konuma geleceği düşünülüyor. İnternet dünyasında ünlenen bir çok siteyi, sistemi daha büyümeden kendisine katıp sahiplenen Google gün geçtikçe biraz daha büyüyor. Arama motorluğunun yanında yan ürünleri olarak mail, video, resim, harita, web tarayıcı, çevirici ve Google + gibi ürünleri de bulunuyor.
Arama motorunun piyasa değeri 150 milyar doları aşıyor. Bu değerde olmasının en büyük nedeni de reklam gelirleri elbet. Google sitelerde reklamları yayınlatarak gerilirinin bir kısmına site sahiplerine dağıtıyor ancak çok reklam yaptığı için kendine kalan para yetiyor da artıyor bile. Sizde bir internet sitesi sahibiyseniz Google sayesinde gelir elde edebilirsiniz.Google'ın web sitenize sağlayabileceği imkanlardan yararlanabilmek için mutlaka SEO çalışması yaptırmanızı öneririz.Bu konuda KURUMSAL SEO hizmetlerimiz için ücretsiz analiz hizmetimizden faydalanabilirsiniz
8 Ağustos 2012 Çarşamba
Gıda
GIDA SEKTÖRÜ
İmalat sanayi içinde tarıma dayalı bir alt sektör olarak değerlendirdiğimiz gıda sektörü, uluslararası anlamda 5 sektöre ayrılmıştır.
1 Et ve Et Ürünleri Sanayi,
2 Süt ve Süt Ürünleri İşleme Sanayi,
3 Un ve Unlu Mamuller Sanayi,
4 Şeker ve Şekerli Mamuller Sanayi,
5 Bitkisel Ürünleri Sanayi,
şeklinde ayırmamız doğru olacaktır.
-Et ve et ürünleri -
Türkiye'deki hayvancılık kesiminin işletme sayısının sadece %0.05'i büyük ölçekli firmalardan oluşurken geri kalan %99.5 civarındaki işletme sayısı ise küçük ölçeklidir. Çoğu sğır ve küçük hayvanlar düşük verimlerde sektöre katıldığı için, küçük ölçekli sektörlerde pek büyüme olmamış hatta sektörde de düzenli bir büyümenin önüne geçmiştir bu durum.
Son yıllarda ise artan 'fast food' kültürü sosis, salam, sucuk gibi et ürünlerine olan ihtiyacı arttırmış bu sayede sektörün üretimine olan talebi de arttırmıştır.
-Süt ve süt ürünleri-
Süt ürünleri, hayvancılık kesimlerinin 5'te 1'ini oluşturmaktadır. AB ülkelerinde ise bu oran hemen hemen %50 civarındadır. Beslenmede önemli bir yere sahip olan süt ve süt ürünlerinin üretimi halkımızın ihtiyacını karşılayacak durumda değildir. Toplam üretimin %66 inek, %21, %10 koyun, %3 manda sütü oluşturmaktadır. 1986 yılından bu yana süt ve ürünleri sektöründe ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde üreticilerin gelirini güvenceye alan fiyat tespiti, sübvansiyon, destekleme alımı ve depolama sistemlerini kapsayan bir ortak piyasa düzeni kurmuştur.
Ayrıca kültürümüze özgü yoğurt gibi bir Gıda besinin düşük pazarlama düzeyi başka ülkelerin bu gıda ürününü sahiplenip pazarlamalarına neden olmuştur.
-Un ve un mamulleri-
Un mamullerinin en belirgin olan gıdası ekmek ve diğer un maddeleri öğütülme işlemiyle elde edilir. Ülkemizde çok fazla un fabrikalarının bulunması daha sonraki süreçte atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca dünya üzerinde un tüketiminde Rusya'dan sonra 2. Sırada olduğumuzu da hatırlatmamız lazım. Arap ülkelerinin yüksek talep potansiyerli bu sektörü ayakta tutmaktadır.
-Şeker ve şekerli mamuller-
Ülkemizde başlarda şeker fabrikaları hep kamunun elinde tekel olmuştur, KİT'ler tarafından işletilmiş bir sektör olmuştur. İlk şeker fabrikası Cumhuriyet döneminde kurulmuştur. Alpullu, Tokat, Eskişehir'de olmak üzere şeker fabrikaları kurulmuştur. 1935 yılında Ziraat Bankası, Sümerbank ve İş Bankası'nın katılımıyla kurulan "Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi" tarafından tek bir kuruluş halinde birleştirilmiştir Sonraki yıllarda diğer fabrikaların da katılımıyla bugün toplam 16 adet şeker fabrikamız bulunmaktadır. Sektörün dövize karşı esnek olması fiyatları oldukça yükseltebilmektedir, bu sektörün en önemli sorunlarındandır.
-Bitkisel ürünler-
Ham olsun işlenmiş yağ olsun her zaman arz talebi aşmış ve bu durum üretim fazlasına neden olmuş atıl kullanım yaratmıştır. Fakat AB süreci ile ilgili ilişkilerde artık bitkisel sektörler daha verimli kullanılmaya başlanmış ve daha potansiyelli üretimler olmuştur.
İmalat sanayi içinde tarıma dayalı bir alt sektör olarak değerlendirdiğimiz gıda sektörü, uluslararası anlamda 5 sektöre ayrılmıştır.
1 Et ve Et Ürünleri Sanayi,
2 Süt ve Süt Ürünleri İşleme Sanayi,
3 Un ve Unlu Mamuller Sanayi,
4 Şeker ve Şekerli Mamuller Sanayi,
5 Bitkisel Ürünleri Sanayi,
şeklinde ayırmamız doğru olacaktır.
-Et ve et ürünleri -
Türkiye'deki hayvancılık kesiminin işletme sayısının sadece %0.05'i büyük ölçekli firmalardan oluşurken geri kalan %99.5 civarındaki işletme sayısı ise küçük ölçeklidir. Çoğu sğır ve küçük hayvanlar düşük verimlerde sektöre katıldığı için, küçük ölçekli sektörlerde pek büyüme olmamış hatta sektörde de düzenli bir büyümenin önüne geçmiştir bu durum.
Son yıllarda ise artan 'fast food' kültürü sosis, salam, sucuk gibi et ürünlerine olan ihtiyacı arttırmış bu sayede sektörün üretimine olan talebi de arttırmıştır.
-Süt ve süt ürünleri-
Süt ürünleri, hayvancılık kesimlerinin 5'te 1'ini oluşturmaktadır. AB ülkelerinde ise bu oran hemen hemen %50 civarındadır. Beslenmede önemli bir yere sahip olan süt ve süt ürünlerinin üretimi halkımızın ihtiyacını karşılayacak durumda değildir. Toplam üretimin %66 inek, %21, %10 koyun, %3 manda sütü oluşturmaktadır. 1986 yılından bu yana süt ve ürünleri sektöründe ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde üreticilerin gelirini güvenceye alan fiyat tespiti, sübvansiyon, destekleme alımı ve depolama sistemlerini kapsayan bir ortak piyasa düzeni kurmuştur.
Ayrıca kültürümüze özgü yoğurt gibi bir Gıda besinin düşük pazarlama düzeyi başka ülkelerin bu gıda ürününü sahiplenip pazarlamalarına neden olmuştur.
-Un ve un mamulleri-
Un mamullerinin en belirgin olan gıdası ekmek ve diğer un maddeleri öğütülme işlemiyle elde edilir. Ülkemizde çok fazla un fabrikalarının bulunması daha sonraki süreçte atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca dünya üzerinde un tüketiminde Rusya'dan sonra 2. Sırada olduğumuzu da hatırlatmamız lazım. Arap ülkelerinin yüksek talep potansiyerli bu sektörü ayakta tutmaktadır.
-Şeker ve şekerli mamuller-
Ülkemizde başlarda şeker fabrikaları hep kamunun elinde tekel olmuştur, KİT'ler tarafından işletilmiş bir sektör olmuştur. İlk şeker fabrikası Cumhuriyet döneminde kurulmuştur. Alpullu, Tokat, Eskişehir'de olmak üzere şeker fabrikaları kurulmuştur. 1935 yılında Ziraat Bankası, Sümerbank ve İş Bankası'nın katılımıyla kurulan "Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi" tarafından tek bir kuruluş halinde birleştirilmiştir Sonraki yıllarda diğer fabrikaların da katılımıyla bugün toplam 16 adet şeker fabrikamız bulunmaktadır. Sektörün dövize karşı esnek olması fiyatları oldukça yükseltebilmektedir, bu sektörün en önemli sorunlarındandır.
-Bitkisel ürünler-
Ham olsun işlenmiş yağ olsun her zaman arz talebi aşmış ve bu durum üretim fazlasına neden olmuş atıl kullanım yaratmıştır. Fakat AB süreci ile ilgili ilişkilerde artık bitkisel sektörler daha verimli kullanılmaya başlanmış ve daha potansiyelli üretimler olmuştur.
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Panik Atak,Panik Atak Tedavisi
Panikatak bir seansta çözüldüğü gibi bir saatte gene ortadan kaldırılabilir. Kişide meydana getirdiğiniz farkındalık panikataklı kişi tarafından ne kadar çabuk kabullenilirse sorun o kadar çabuk çözülür. Bir çok insan yılandan korkar. Yılanı sadece filmlerde ve hayvanat bahçesinde görmüştür şehirde yaşan bu insanlar. Görmediği, dokunmadığı halde neden korkar peki? Çünkü toplumun bilinçaltındaki “yılan korkusu” zamanla bu kişiye aktarılmıştır. Ama Hindistan’da bir başka insan yılan oynatarak hayatını kazanıyor.
Şimdi yılandan korkmak bir hastalık mı? İhtiyaçlarımız, toplumumuz, geleneklerimiz bakış açımızı belirliyor. Çekirge yer misiniz? Tayland’ta vatandaş çerez gibi yiyor çekirgeyi. Rehberimiz bana da ikram etmişti, böğürerek kaçmıştım oradan.
Uzun yıllar oralarda yaşasak bizde yılanı sevip çekirgeyi yiyebiliriz. Bütün bunlar öğrenilmiş davranışlardır. Panikatak’ın da korkulacak bir şey olmadığını biz tek seansta 4-5 saatte öğretiyoruz danışanlarımıza. Bu iş bu kadar kolay bizim için.
İsteyen bize gelip terapimize katılır ve tamamen panikatağı hayatından çıkarır. İstemeyen de doktor doktor dolaşıp 10-15 yıl ilaç yutmaya devam eder. Biz insanlara bu işin tekniğini öğretiyoruz. Uygulamasını yaptırıyoruz.
-Dünyada bir çok ülkede bu teknikler kullanılıyor. Biz ülke olarak her zaman bilimi ve teknolojiyi geriden takip ederiz. Şimdi bir panikataklı danışanım arıyor.
- Hocam, siz tek seansta panikatak’a son diyorsunuz. Ben doktora sordum. O da “bırak sen bu işleri. Bunlar dolandırıcı. Panikatak tedavisi bir günde tedavi olmaz” diyor. Bende diyorum ki;
- Kaç yıldan beri tedavi görüyorsun.
- 10 Yıldan beri…
- Peki sorun bitti mi?
- Hayır. İlaç yutmaktan midem çöp kovasına döndü.
- Söyle o adama, ben dolandırıcı isem seni 10 yılda tedavi edemeyen o adam dolandırıcının karesi… Türkiye Cumhuriyetinin üniversitelerinde okumuş, kapı gibi diploması olan kişiyim. Kendini geliştirmeyen, ulaşamadığı ciğere pis diyen kedilerle işim yok. Bu tür adamların mantığı; “ben bilmiyorsam, ben yapamıyorsam, başkası yapamaz, olamazdır”. İşin ilginci nedir biliyor musunuz? Bizi “tek seansla bu iş olmaz” diye eleştiren zevatın hiç biri arayıp da:
- Kardeş, siz bu işi nasıl yapıyorsunuz?, diye sormadı. Panikatakla yollarını ayıran her danışanımızı gördükçe bizim çalışma azmimiz, aşkımız, şevkimiz katlanarak artıyor. Gerisi dam başında saksağan…
Şimdi yılandan korkmak bir hastalık mı? İhtiyaçlarımız, toplumumuz, geleneklerimiz bakış açımızı belirliyor. Çekirge yer misiniz? Tayland’ta vatandaş çerez gibi yiyor çekirgeyi. Rehberimiz bana da ikram etmişti, böğürerek kaçmıştım oradan.
Uzun yıllar oralarda yaşasak bizde yılanı sevip çekirgeyi yiyebiliriz. Bütün bunlar öğrenilmiş davranışlardır. Panikatak’ın da korkulacak bir şey olmadığını biz tek seansta 4-5 saatte öğretiyoruz danışanlarımıza. Bu iş bu kadar kolay bizim için.
İsteyen bize gelip terapimize katılır ve tamamen panikatağı hayatından çıkarır. İstemeyen de doktor doktor dolaşıp 10-15 yıl ilaç yutmaya devam eder. Biz insanlara bu işin tekniğini öğretiyoruz. Uygulamasını yaptırıyoruz.
-Dünyada bir çok ülkede bu teknikler kullanılıyor. Biz ülke olarak her zaman bilimi ve teknolojiyi geriden takip ederiz. Şimdi bir panikataklı danışanım arıyor.
- Hocam, siz tek seansta panikatak’a son diyorsunuz. Ben doktora sordum. O da “bırak sen bu işleri. Bunlar dolandırıcı. Panikatak tedavisi bir günde tedavi olmaz” diyor. Bende diyorum ki;
- Kaç yıldan beri tedavi görüyorsun.
- 10 Yıldan beri…
- Peki sorun bitti mi?
- Hayır. İlaç yutmaktan midem çöp kovasına döndü.
- Söyle o adama, ben dolandırıcı isem seni 10 yılda tedavi edemeyen o adam dolandırıcının karesi… Türkiye Cumhuriyetinin üniversitelerinde okumuş, kapı gibi diploması olan kişiyim. Kendini geliştirmeyen, ulaşamadığı ciğere pis diyen kedilerle işim yok. Bu tür adamların mantığı; “ben bilmiyorsam, ben yapamıyorsam, başkası yapamaz, olamazdır”. İşin ilginci nedir biliyor musunuz? Bizi “tek seansla bu iş olmaz” diye eleştiren zevatın hiç biri arayıp da:
- Kardeş, siz bu işi nasıl yapıyorsunuz?, diye sormadı. Panikatakla yollarını ayıran her danışanımızı gördükçe bizim çalışma azmimiz, aşkımız, şevkimiz katlanarak artıyor. Gerisi dam başında saksağan…
Kekemelik Tedavisi
Kekemeliği açıklayan çok sayıda yaklaşımın olması, konuyla ilgili çalışanları bir çok bulgu ve tedavi yöntemi ile karşı karşıya getirmektedir. Her tedavi yaklaşımı, bir kuramın üzerine yapılanmıştır. Örneğin davranış değiştirme teknikleri ile tedavi yöntemi, kekemeliği "öğrenilmiş"bir davranış olarak ele almaktadır.
İşitme testlerinden elde edilen sonuçlar, kekemeliği işitsel geribildirim mekanizmalarındaki bozukluğa işaret ettiği şeklinde yorumlanırken, kalıtımın kekemelikte etkisi ile ilgili çalışan araştırmacılar, kekemeliğin kalıtımsal bir bozukluk olduğunu öne sürmektedirler.Kekemelik tedavisi nde mucizeler yaratan son umut ile hemen tanışın 15 günde kekemeliği unutun.
İşitme testlerinden elde edilen sonuçlar, kekemeliği işitsel geribildirim mekanizmalarındaki bozukluğa işaret ettiği şeklinde yorumlanırken, kalıtımın kekemelikte etkisi ile ilgili çalışan araştırmacılar, kekemeliğin kalıtımsal bir bozukluk olduğunu öne sürmektedirler.Kekemelik tedavisi nde mucizeler yaratan son umut ile hemen tanışın 15 günde kekemeliği unutun.
Kekemelik , Kekeme
Çocuklukda yaşanan olaylar nereye kayboldu 3 yaşında korktunuz ve
kekeme oldunuz. İlkokulda öğretmeniniz tahtaya kaldırdı ve takıldınız. Size güldüler, kendinizi kötü hissetiniz. 8 yaşında bir kaza geçirdiniz, travmatik olay bilinçaltınıza RNA moleküllerine kodlandı. Sevdiğiniz insana, onu sevdiğinizi söyleyemediniz… Bütün bu olayların sizde acı hatıraları oluştu. Bunların hepsi travmatik olaylardır. Yani yaşamış olduğunuz bütün travmatik olayların bilinçaltınızdan temizlenmesi lazım. Çünkü bilinçaltınız o travmatik olaya benzer bir ortamla karşılaştığınızda size geçmişte yaşadığınız olumsuz olayı hatırlatıyor. Örneğin; 7 yaşında sınıfta kekelediyseniz, 25 yaşında üniversitede sınıfta konuşurken de aynı sorunu yaşarsınız. “Sen 7 yaşında takılmıştın herkes sana gülmüştü ve yine aynı sorunu yaşayacaksın” der bilinçaltınız... Aslında amacı sizi korumaktır. Bu travmatik olayları virüse benzetebiliriz. Bilgisayarınıza virüs bulaşmışsa ona format atıyorsunuz. Aynı şekilde bilinçaltına kodlanmış, bastırılmış olumsuz olayların temizlenmesi gerek. Bu travmatik olayları da hipnozla formatlıyoruz.
Bu 5 alanda çalışma yapmak durumundasınız. Bir tanesi bile kalsa
kekemelik geçmez. Bu işi kim yapacak? Psikolog, psikiyatrist ya da konuşma terapisti olması gerek... Bizim ülkemizde maalesef tarih bölümünden mezun, emekli öğretmen, lise mezunu insanlar “ben konuşma terapistiyim” diye ortaya çıkıyorlar. Binlerce insanın canını acıtıyorlar. Hayalleri ile oynuyorlar. Nereye giderseniz gidin, ama öncelikle “sizin uzmanlık alanınız nedir?” diye sorun. “Ben eğitimciyim, öğretmenim, mühendisim, işletmeciyim” diyorsa bu işin şarlatanıdır maalesef. Biz psikolog olduğumuz halde bu insanlar kadar kesin konuşamıyoruz. Kekemelik psikolojik bir rahatsızlıktır, bir alışkanlıktır. Bu işi yapan insanın kesinlikle psikolojiyi bilmesi gerek. Aksi takdirde size faydadan çok zarar verecektir. Bu işi yapanlar biz eğitimciyiz diye ortaya çıkıyor. Biz kimseyi eğitmiyoruz. Sadece psikoterapi sürecinden geçiriyoruz. Bizim öğrettiğimiz teknikleri kullandığınız zaman kekemelikten yüzde yüz kurtulursunuz. Kekemelik terapisi tamamen uygulamalı bir terapidir. Karate, kungfu, judo kursuna gidip sadece seyretseniz öğrenemezsiniz. Öğrenmeniz için uygulama yapmanız lazım. Psikoterapi sürecinde de bol bol uygulama yapmak gerekiyor.
kekeme oldunuz. İlkokulda öğretmeniniz tahtaya kaldırdı ve takıldınız. Size güldüler, kendinizi kötü hissetiniz. 8 yaşında bir kaza geçirdiniz, travmatik olay bilinçaltınıza RNA moleküllerine kodlandı. Sevdiğiniz insana, onu sevdiğinizi söyleyemediniz… Bütün bu olayların sizde acı hatıraları oluştu. Bunların hepsi travmatik olaylardır. Yani yaşamış olduğunuz bütün travmatik olayların bilinçaltınızdan temizlenmesi lazım. Çünkü bilinçaltınız o travmatik olaya benzer bir ortamla karşılaştığınızda size geçmişte yaşadığınız olumsuz olayı hatırlatıyor. Örneğin; 7 yaşında sınıfta kekelediyseniz, 25 yaşında üniversitede sınıfta konuşurken de aynı sorunu yaşarsınız. “Sen 7 yaşında takılmıştın herkes sana gülmüştü ve yine aynı sorunu yaşayacaksın” der bilinçaltınız... Aslında amacı sizi korumaktır. Bu travmatik olayları virüse benzetebiliriz. Bilgisayarınıza virüs bulaşmışsa ona format atıyorsunuz. Aynı şekilde bilinçaltına kodlanmış, bastırılmış olumsuz olayların temizlenmesi gerek. Bu travmatik olayları da hipnozla formatlıyoruz.
Bu 5 alanda çalışma yapmak durumundasınız. Bir tanesi bile kalsa
kekemelik geçmez. Bu işi kim yapacak? Psikolog, psikiyatrist ya da konuşma terapisti olması gerek... Bizim ülkemizde maalesef tarih bölümünden mezun, emekli öğretmen, lise mezunu insanlar “ben konuşma terapistiyim” diye ortaya çıkıyorlar. Binlerce insanın canını acıtıyorlar. Hayalleri ile oynuyorlar. Nereye giderseniz gidin, ama öncelikle “sizin uzmanlık alanınız nedir?” diye sorun. “Ben eğitimciyim, öğretmenim, mühendisim, işletmeciyim” diyorsa bu işin şarlatanıdır maalesef. Biz psikolog olduğumuz halde bu insanlar kadar kesin konuşamıyoruz. Kekemelik psikolojik bir rahatsızlıktır, bir alışkanlıktır. Bu işi yapan insanın kesinlikle psikolojiyi bilmesi gerek. Aksi takdirde size faydadan çok zarar verecektir. Bu işi yapanlar biz eğitimciyiz diye ortaya çıkıyor. Biz kimseyi eğitmiyoruz. Sadece psikoterapi sürecinden geçiriyoruz. Bizim öğrettiğimiz teknikleri kullandığınız zaman kekemelikten yüzde yüz kurtulursunuz. Kekemelik terapisi tamamen uygulamalı bir terapidir. Karate, kungfu, judo kursuna gidip sadece seyretseniz öğrenemezsiniz. Öğrenmeniz için uygulama yapmanız lazım. Psikoterapi sürecinde de bol bol uygulama yapmak gerekiyor.
5 Ağustos 2012 Pazar
Masaj Ankara
Masaja Hazırlık
Yapılan masajın daha etkili olabilmesi için önceden bir takım hazırlıklar yapılması gerekmektedir, bu yüzden masaja hazırlık adı altında masaj için geri ortamı sağlamak gerekmektedir. Bu yazımızda masaj için en uygun ortam nasıl hazırlanır bu konuya değineceğiz.
" Masaj yapılacak odanın daha önceden havalandırılmış olması gerekmektedir, bu sayede temiz hava partnerin üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Oda sıcaklığını ayarlamak mümkün ise 22 derece en uygun olanıdır, 22 derece altı veya üstü sıcaklıklar önerilmez.
" Fazla soğuk bir ortamda masaj yapılmamalıdır, soğuk odada kaslar yeterince gevşeyemeyecek ve olması gerekenden fazla kasılacaktır. Fazla sıcak bir ortamda ise vücut terleyecek ve masajdan yeterli şekilde verim alınamamasına yol açacaktır. Odada bulunan ışık ise masörü ve partneri rahatsız etmeyecek bir düzeyde ayarlanmalıdır. Dilendiği taktirde kokulu mum veya tütsü kullanılarak bulunan ortama değişik bir hava katabilirsiniz.
" Masajdan daha olumlu bir sonuç alınabilmesi için uygun bir müzik hazırlanabilir, bu sayede vücudun dinginliği artacak ve masajdan daha olumlu sonuç alınacaktır.
" Daha önce söylediğimiz gibi terli bir vücut masajdan olumlu sonuç alınamamasına neden olabilir, bu yüzden masaj öncesinde ılık bir duş almanız önerilir. Duş sonrasında masaj yatağına ıslak bir şekilde uzanmanız benzer problemlere yol açacaktır. Bu nedenle vücudunuz olabildiğince doğal kuruluğunda ve nemliliğinde kalmalıdır.
" Son olarak ise tok karın ile yani dolu bir mide ile masaj yaptırmak uygun değildir; masaj yaptırmadan minimum 1-2 saat önce yemek yeme işlemini kesmelisiniz.
Masaj Ankara da yapılırsa Ankara masaj salonlarından ise masaja hazırlık hakkında detaylı bilgi almanız mümkün olacaktır, ankara masaj salonlarını ziyaret ederek uygun ortamı kendi gözleriniz ile görebilirsiniz.
Yapılan masajın daha etkili olabilmesi için önceden bir takım hazırlıklar yapılması gerekmektedir, bu yüzden masaja hazırlık adı altında masaj için geri ortamı sağlamak gerekmektedir. Bu yazımızda masaj için en uygun ortam nasıl hazırlanır bu konuya değineceğiz.
" Masaj yapılacak odanın daha önceden havalandırılmış olması gerekmektedir, bu sayede temiz hava partnerin üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Oda sıcaklığını ayarlamak mümkün ise 22 derece en uygun olanıdır, 22 derece altı veya üstü sıcaklıklar önerilmez.
" Fazla soğuk bir ortamda masaj yapılmamalıdır, soğuk odada kaslar yeterince gevşeyemeyecek ve olması gerekenden fazla kasılacaktır. Fazla sıcak bir ortamda ise vücut terleyecek ve masajdan yeterli şekilde verim alınamamasına yol açacaktır. Odada bulunan ışık ise masörü ve partneri rahatsız etmeyecek bir düzeyde ayarlanmalıdır. Dilendiği taktirde kokulu mum veya tütsü kullanılarak bulunan ortama değişik bir hava katabilirsiniz.
" Masajdan daha olumlu bir sonuç alınabilmesi için uygun bir müzik hazırlanabilir, bu sayede vücudun dinginliği artacak ve masajdan daha olumlu sonuç alınacaktır.
" Daha önce söylediğimiz gibi terli bir vücut masajdan olumlu sonuç alınamamasına neden olabilir, bu yüzden masaj öncesinde ılık bir duş almanız önerilir. Duş sonrasında masaj yatağına ıslak bir şekilde uzanmanız benzer problemlere yol açacaktır. Bu nedenle vücudunuz olabildiğince doğal kuruluğunda ve nemliliğinde kalmalıdır.
" Son olarak ise tok karın ile yani dolu bir mide ile masaj yaptırmak uygun değildir; masaj yaptırmadan minimum 1-2 saat önce yemek yeme işlemini kesmelisiniz.
Masaj Ankara da yapılırsa Ankara masaj salonlarından ise masaja hazırlık hakkında detaylı bilgi almanız mümkün olacaktır, ankara masaj salonlarını ziyaret ederek uygun ortamı kendi gözleriniz ile görebilirsiniz.
Ankara Masaj Salonları
Spor Masajı
Yapılacak olan her hangi bir spor etkinliğinde, etkinlik öncesinde veya sonrasında yapılabilir. Fakat hızlı ve sınırlı olmak şartları ile etkinlik sırasında da yapılabilir. Spor masajını klasik masaj ile karıştırabilirsiniz fakat spor masajını diğer klasik masajlardan ayıran en önemli özellik ritim ve süre miktarının çok değişik olmasıdır. Spor masajında vücudun kas noktalarını uyaran hareketler çoğunluk göstermektedir ve yapılan spora göre değişiklik gösterebilir. Spor masajının süresi ise yapılan kas bölgesine göre değişkenlik göstermektedir.
Spor sırasında vücutta oluşacak yük ve yorgunluk maddelerinden kurtaracak olan spor masajı sayesinde sporcu kas sertliklerinden ve krampların zararlı yan etkilerinden korur. Eğer spor masajı yapılmaz ise kas zedelenmesi ve lif kopması gibi bazı önemli rahatsızlıklar sporcuda görülebilir. Spor masajı sayesinde vücuttaki kan dolaşımı aktif olacaktır ve enerji veren besin maddelerinin kaslardaki dokulara daha çabuk ve kolay ulaşmasına yardımcı olacaktır. Eğer sporcu ruhsal yönden gergin ve stresli ise sakinleştirir, uyuşuk olanları ise zihne sokar.
Neden spor masajı yapılmalıdır?
" Sporcunun göstereceği performansı arttırması ve yarışma öncesinde daha iyi bir başlangıç yapabilmesini sağlamak amacı ile spor masajı yapılmalıdır.
" Sporcunun antrenman veya yarışma öncesi dinlenmesi ve vücudunu toparlayabilmesi için spor masajı yapılmalıdır.
" Başarıyı etkileyecek olan en büyük faktörün yani psikolojinin olumlu yönde etkilenmesini ve sporcunun psikolojisini düzeltmek için spor masajı yapılmalıdır.
" Yarışma esnasında oluşabilecek sakatlıkları önlemek ve en kısa zamanda spora tekrar dönebilmesini sağlamak için spor masajı yapılmalıdır.
Spor masajını ankara masaj salonlarında profesyonel masörler eşliğinde yaptırabilirsiniz, ankara masaj salonları fiyatlarda oldukça uygundur, tek yapmanız gereken her hangi bir ankara masaj salonuna giderek detaylı bilgi almak olacaktır.
Yapılacak olan her hangi bir spor etkinliğinde, etkinlik öncesinde veya sonrasında yapılabilir. Fakat hızlı ve sınırlı olmak şartları ile etkinlik sırasında da yapılabilir. Spor masajını klasik masaj ile karıştırabilirsiniz fakat spor masajını diğer klasik masajlardan ayıran en önemli özellik ritim ve süre miktarının çok değişik olmasıdır. Spor masajında vücudun kas noktalarını uyaran hareketler çoğunluk göstermektedir ve yapılan spora göre değişiklik gösterebilir. Spor masajının süresi ise yapılan kas bölgesine göre değişkenlik göstermektedir.
Spor sırasında vücutta oluşacak yük ve yorgunluk maddelerinden kurtaracak olan spor masajı sayesinde sporcu kas sertliklerinden ve krampların zararlı yan etkilerinden korur. Eğer spor masajı yapılmaz ise kas zedelenmesi ve lif kopması gibi bazı önemli rahatsızlıklar sporcuda görülebilir. Spor masajı sayesinde vücuttaki kan dolaşımı aktif olacaktır ve enerji veren besin maddelerinin kaslardaki dokulara daha çabuk ve kolay ulaşmasına yardımcı olacaktır. Eğer sporcu ruhsal yönden gergin ve stresli ise sakinleştirir, uyuşuk olanları ise zihne sokar.
Neden spor masajı yapılmalıdır?
" Sporcunun göstereceği performansı arttırması ve yarışma öncesinde daha iyi bir başlangıç yapabilmesini sağlamak amacı ile spor masajı yapılmalıdır.
" Sporcunun antrenman veya yarışma öncesi dinlenmesi ve vücudunu toparlayabilmesi için spor masajı yapılmalıdır.
" Başarıyı etkileyecek olan en büyük faktörün yani psikolojinin olumlu yönde etkilenmesini ve sporcunun psikolojisini düzeltmek için spor masajı yapılmalıdır.
" Yarışma esnasında oluşabilecek sakatlıkları önlemek ve en kısa zamanda spora tekrar dönebilmesini sağlamak için spor masajı yapılmalıdır.
Spor masajını ankara masaj salonlarında profesyonel masörler eşliğinde yaptırabilirsiniz, ankara masaj salonları fiyatlarda oldukça uygundur, tek yapmanız gereken her hangi bir ankara masaj salonuna giderek detaylı bilgi almak olacaktır.
Ankara Masaj
Masajın sosyal hayata etkisi
Masaj hiç şüphesiz ki doğal yollardan sağlığa ulaşmanın bir yoludur. Ankara masaj salonlarında ki masör ve masözler bu konuda bize çokça yardım edebilirler.
Masajın sosyal hayatımıza olan etkisi yadsınamaz bir gerçektir. İnsan mutlu, sağlıklı ve psikolojisi iyi olursa ikili ilişkilerde son derece olumlu ve ılımlı olur. İnsanın mutlu ve sağlıklı olmasının bir yolu da masajdan geçmektedir. Masaj; insanı rahatlatıp sağlığına kavuşturmak için yapılan bir aktivitedir. Günümüzde masa başında çalışmayan insan neredeyse yok denilecek kadar azdır. Masa başında çalışmanın da bir bedeli var insan vücudunda. Ne kadar da doğru oturursak oturalım belli bir zaman sonra vücudumuzda ağrılar baş gösterecektir. Özellikle de eklem yerlerimizde. Sağlığımız bozulunca dolayısıyla sosyal hayatımızda olumsuz yönde etkilenir, ikili ilişkilerimiz bozulmaya başlar. Çalıştığımız iş yerine verimli olamayabiliriz. Bununla birlikte partnerimizi mutlu edemeyebiliriz. İşte tam bu noktada masaj devreye giriyor. Masaj insan vücudunu rahatlatıp, sağlığa kavuşturmak için bir araçtır. Ankara masaj da bunu rahatlıkla görebiliriz. Sosyal hayatımızı düzenlemeye ve iyileştirmeye yardımcı olan masaj aktivitesine gerçekten çok şey borçluyuz. Ankara masaj salonları tabir caizse insanı baştan yeniliyor, bir nevi yeni doğmuş gibi yapıyor. Masajdan çıktıktan sonra taze sıkılmış portakal suyunu da ihmal etmeyiniz. Her insanın mutlak suretle ayda bir iki kere yaptırması gereken bir olaydır masaj. İnsanın psikolojisi içinde fevkalade önemlidir. Masaj Ankara bu iş için biçilmiş kaftan demek yanlış olmasa gerek. Gerçekten kadrosu çok profesyonel ve işini son derece titiz yapan elemanlardan oluşmaktadır. Masaj tek bir Pazar olan dünyada ki önemini ilk zamanlara göre bir hayli artırmıştır. Bunun için okullar eğitim bile vermektedir.
Masaj insanın üzerinde hem sosyal olarak hem de psikolojik olarak önemli bir yere sahiptir. Bütçemizin elverdiği üzere masaj yaptırmalıyız.
Masaj hiç şüphesiz ki doğal yollardan sağlığa ulaşmanın bir yoludur. Ankara masaj salonlarında ki masör ve masözler bu konuda bize çokça yardım edebilirler.
Masajın sosyal hayatımıza olan etkisi yadsınamaz bir gerçektir. İnsan mutlu, sağlıklı ve psikolojisi iyi olursa ikili ilişkilerde son derece olumlu ve ılımlı olur. İnsanın mutlu ve sağlıklı olmasının bir yolu da masajdan geçmektedir. Masaj; insanı rahatlatıp sağlığına kavuşturmak için yapılan bir aktivitedir. Günümüzde masa başında çalışmayan insan neredeyse yok denilecek kadar azdır. Masa başında çalışmanın da bir bedeli var insan vücudunda. Ne kadar da doğru oturursak oturalım belli bir zaman sonra vücudumuzda ağrılar baş gösterecektir. Özellikle de eklem yerlerimizde. Sağlığımız bozulunca dolayısıyla sosyal hayatımızda olumsuz yönde etkilenir, ikili ilişkilerimiz bozulmaya başlar. Çalıştığımız iş yerine verimli olamayabiliriz. Bununla birlikte partnerimizi mutlu edemeyebiliriz. İşte tam bu noktada masaj devreye giriyor. Masaj insan vücudunu rahatlatıp, sağlığa kavuşturmak için bir araçtır. Ankara masaj da bunu rahatlıkla görebiliriz. Sosyal hayatımızı düzenlemeye ve iyileştirmeye yardımcı olan masaj aktivitesine gerçekten çok şey borçluyuz. Ankara masaj salonları tabir caizse insanı baştan yeniliyor, bir nevi yeni doğmuş gibi yapıyor. Masajdan çıktıktan sonra taze sıkılmış portakal suyunu da ihmal etmeyiniz. Her insanın mutlak suretle ayda bir iki kere yaptırması gereken bir olaydır masaj. İnsanın psikolojisi içinde fevkalade önemlidir. Masaj Ankara bu iş için biçilmiş kaftan demek yanlış olmasa gerek. Gerçekten kadrosu çok profesyonel ve işini son derece titiz yapan elemanlardan oluşmaktadır. Masaj tek bir Pazar olan dünyada ki önemini ilk zamanlara göre bir hayli artırmıştır. Bunun için okullar eğitim bile vermektedir.
Masaj insanın üzerinde hem sosyal olarak hem de psikolojik olarak önemli bir yere sahiptir. Bütçemizin elverdiği üzere masaj yaptırmalıyız.
Ankara Masaj
Masörün Özellikleri
Bir masörün günde ortalama 15-20 kişiye masaj yapması gerektiğini düşünürsek ne denli yorulabileceğini de anlamış oluruz. Bu yüzden bir masör her den önce dayanıklı bir bünyeye sahip olması gerekmektedir, aksi taktirde vücudu yorgunluğu kaldıramayacağı için işinde de verimli olamayacaktır.
" Masaj yapacak kişide yani masörde aranan en önemli özelliklerden bir tanesi de elleridir, masörün elleri sıcak, kuru, kuvvetli ve büyük olmalıdır. Aranan ön koşullar bunlardır.
" Parmakları estetik olmalıdır, yuvarlak ve gelişmiş olmasına da dikkat edilmektedir yani parmakları etli olmalıdır.
" Masör tırnaklarını kestiğinde parmakları aşmamalıdır.
" Masörün el bilekleri kalın olmalıdır aynı zamanda masaj esnasında elinde yüzük, kol saati, künye, kol bandı gibi takılar bulunmamalıdır. Masaj için doğuştan nemli ve soğuk eller kesinlikle uygun değildir, bu şartı taşımayan kişiler masör olarak seçilemezler.
" Masörün öğrenim zamanında yaptığı maniplasyonların her iki elle yapıldığından ve her yönde durulduğundan emin olunmalıdır, sınavı geçmek için birinci şarttır.
" Masör adayı insanın anatomisini bilmelidir, hiç yoktansa kasların yerlerini, biçimlerini ve fonksiyonlarını bilmelidir. Eklem hareketlerinin sonuçlarını ve buna benzer öz konular hakkında bilgili olmayan hiçbir kimse masör olamaz.
Masörün partneri masaj esnasında tamamen rahatlamalı ve kendini bırakıp gevşemelidir. Bu nedenle partner ile masör arasında gereksiz konuşmalar geçmemelidir, geçebilecek yanlış bir cümlede partner tedirgin olabilir ve tam anlamı ile rahatlayamayabilir. Bu yüzden masör çok gerek kalmadıkça kendini dinletmek zorunda bırakmamalıdır. Fakat tedavi için yapılan masajlarda ilk birkaç gün acı yaşanabilir, bu durumlarda masör partnerini ikna edecek kısa cümleler ile onu teskin edebilir.
Ankara masaj salonlarının en önem verdiği şey ise masör ile partner arasındaki ilişkidir, kusursuz bir masaj hizmeti almak istiyorsanız Ankara masaj salonlarını tavsiye etmeniz gerekmektedir.
Bir masörün günde ortalama 15-20 kişiye masaj yapması gerektiğini düşünürsek ne denli yorulabileceğini de anlamış oluruz. Bu yüzden bir masör her den önce dayanıklı bir bünyeye sahip olması gerekmektedir, aksi taktirde vücudu yorgunluğu kaldıramayacağı için işinde de verimli olamayacaktır.
" Masaj yapacak kişide yani masörde aranan en önemli özelliklerden bir tanesi de elleridir, masörün elleri sıcak, kuru, kuvvetli ve büyük olmalıdır. Aranan ön koşullar bunlardır.
" Parmakları estetik olmalıdır, yuvarlak ve gelişmiş olmasına da dikkat edilmektedir yani parmakları etli olmalıdır.
" Masör tırnaklarını kestiğinde parmakları aşmamalıdır.
" Masörün el bilekleri kalın olmalıdır aynı zamanda masaj esnasında elinde yüzük, kol saati, künye, kol bandı gibi takılar bulunmamalıdır. Masaj için doğuştan nemli ve soğuk eller kesinlikle uygun değildir, bu şartı taşımayan kişiler masör olarak seçilemezler.
" Masörün öğrenim zamanında yaptığı maniplasyonların her iki elle yapıldığından ve her yönde durulduğundan emin olunmalıdır, sınavı geçmek için birinci şarttır.
" Masör adayı insanın anatomisini bilmelidir, hiç yoktansa kasların yerlerini, biçimlerini ve fonksiyonlarını bilmelidir. Eklem hareketlerinin sonuçlarını ve buna benzer öz konular hakkında bilgili olmayan hiçbir kimse masör olamaz.
Masörün partneri masaj esnasında tamamen rahatlamalı ve kendini bırakıp gevşemelidir. Bu nedenle partner ile masör arasında gereksiz konuşmalar geçmemelidir, geçebilecek yanlış bir cümlede partner tedirgin olabilir ve tam anlamı ile rahatlayamayabilir. Bu yüzden masör çok gerek kalmadıkça kendini dinletmek zorunda bırakmamalıdır. Fakat tedavi için yapılan masajlarda ilk birkaç gün acı yaşanabilir, bu durumlarda masör partnerini ikna edecek kısa cümleler ile onu teskin edebilir.
Ankara masaj salonlarının en önem verdiği şey ise masör ile partner arasındaki ilişkidir, kusursuz bir masaj hizmeti almak istiyorsanız Ankara masaj salonlarını tavsiye etmeniz gerekmektedir.
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Ankara Masaj
Fransızca message kelimesinden eriyerek dilimize mesaj olarak geçmiş bir sözcük. Message sözcüğünün dilimizdeki karşılığı ileti kelimesidir.
İleti (mesaj), iletişimin altı temel ögesinden biridir.(Diğer ögeler; kaynak, alıcı, bağlam, dönüt, kanal.) İleti bu altı öge içinde, kaynak ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce yada isteğe denmektedir.
Özellikle Tanzimat Dönemi'nden sonra dilimiz Avrupa-i Dillerin (Fransızca ağırlıklı olmak üzere) etkisi altına girmeye başladı. Tanzimat öncesi bu eğilim Arapça ve Farsça yönündeydi. Mesaj kelimesi ise Avrupa-i kökenli bir kelime olduğu için Tanzimat Dönemi sonrasında dilimize geçtiğini söylemek, doğru bir tespit olur. TDK'nin başarısızlığının bir ürünü olarak mesaj kelimesinin dilimize yerleştiğini vurgulamak değiştirilemez bir gerçektir.
Mesaj hangi yollarla karşı tarafa aktarılır peki? Mimik ve jestler; istem dışı veya isteyerek verdiğimiz bu tepkiler mesajı iletmede ana unsurlardan bir tanesidir. Dil ögesi ise mesajı anlamlı ses gruplarına çeviren, jest ve mimikten daha etkili olabilen, daha açıklayıcı bir etkendir.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak mesajı iletme olayında da değişimde elbette ki var olmuştur, olmaya da devam edecektir. Önceleri insanlar duman, güvercin ile haberleşirken yazının ortaya çıkmasıyla; gazetecilik, mektuplaşma gibi yazıya dayalı metinler önem kazandı. Günümüzde mesaj artık internet, mail, telefon, faks aracılığıyla geçmişe nazaran daha kolay şartlarda iletilmekte. Gelecek neler getirir, kestirmek zor. Ama her gün bir buluşun yapıldığı milenyum çağında bu saydığım araçlarında geçerliliğini yitirmesi pek zaman alacak gibi görünmüyor. Mesaj her zaman iletilmeye devam edecektir. Ancak araçları zamana bağlı olarak değişecektir. Türkiye'de özellikle Ankara masaj salonlarında bir çok etkili masaj çeşitlerini bulabilirsiniz.
İleti (mesaj), iletişimin altı temel ögesinden biridir.(Diğer ögeler; kaynak, alıcı, bağlam, dönüt, kanal.) İleti bu altı öge içinde, kaynak ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce yada isteğe denmektedir.
Özellikle Tanzimat Dönemi'nden sonra dilimiz Avrupa-i Dillerin (Fransızca ağırlıklı olmak üzere) etkisi altına girmeye başladı. Tanzimat öncesi bu eğilim Arapça ve Farsça yönündeydi. Mesaj kelimesi ise Avrupa-i kökenli bir kelime olduğu için Tanzimat Dönemi sonrasında dilimize geçtiğini söylemek, doğru bir tespit olur. TDK'nin başarısızlığının bir ürünü olarak mesaj kelimesinin dilimize yerleştiğini vurgulamak değiştirilemez bir gerçektir.
Mesaj hangi yollarla karşı tarafa aktarılır peki? Mimik ve jestler; istem dışı veya isteyerek verdiğimiz bu tepkiler mesajı iletmede ana unsurlardan bir tanesidir. Dil ögesi ise mesajı anlamlı ses gruplarına çeviren, jest ve mimikten daha etkili olabilen, daha açıklayıcı bir etkendir.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak mesajı iletme olayında da değişimde elbette ki var olmuştur, olmaya da devam edecektir. Önceleri insanlar duman, güvercin ile haberleşirken yazının ortaya çıkmasıyla; gazetecilik, mektuplaşma gibi yazıya dayalı metinler önem kazandı. Günümüzde mesaj artık internet, mail, telefon, faks aracılığıyla geçmişe nazaran daha kolay şartlarda iletilmekte. Gelecek neler getirir, kestirmek zor. Ama her gün bir buluşun yapıldığı milenyum çağında bu saydığım araçlarında geçerliliğini yitirmesi pek zaman alacak gibi görünmüyor. Mesaj her zaman iletilmeye devam edecektir. Ancak araçları zamana bağlı olarak değişecektir. Türkiye'de özellikle Ankara masaj salonlarında bir çok etkili masaj çeşitlerini bulabilirsiniz.
Canlı Tv
Dünden Bugüne Tv İzleme
Vitrinlerdeki yerini almasından itibaren yaşam tarzımızda büyük değişikliklere yol açan televizyon, bizler için çok özel aslında. 60'lı yıllarda tanıştığımız televizyon hayatı siyah beyaz tanıttı bizlere öncelikle. Yine de onu çok sevdik biz. Kapalıyken dahi özenle muhafaza ettik onu. Çünkü o bizlere yeni bir dünyanın kapılarını açmıştı. En beğendiğimiz sinema yıldızları, komedyenler, sanatçılar televizyon ile sanki yanı başımızdaydı.
80'lere geldiğimizde ise renklenmişti hayat. Artık denizin maviliği, güneşin parlaklığı çok daha güzeldi bu renkli televizyonlarda. 90'lara geldiğimizde ise artık TRT dışında izleyebilecek televizyon kanalarımız da vardı. Yıllar geçtikçe sayıları hızla artan bu kanallar insanları, doğayı çok daha iyi anlatı bizlere.
2000'li yıllara geldiğimiz de ise internet girdi hayatımıza. İnternete olan yoğun ilgi televizyona olan talebi oldukça düşürmüş gözüküyordu. Bu duruma çare arayan
Canlı Tv kanallarının ilk zamanlar çok da yapabilecekleri bir şey bulunmuyordu.
Dijital yayıncılığın gelişmesini beklediler ilk zamanlar. Ancak sadece bu yeterli olmuyordu maalesef. Mevcut internet erişim hızları ile düzgün bir canlı tv yayını yapmak olanaksız duruyordu. Gelişen teknolojiyle beraber yavaş yavaş başlayan internet canlı tv yayınları, geniş bant internet erişiminin devreye girmesiyle hızla artmaya başladı. Hemen hemen bütün televizyon kanalları canlı
tv izle olanağı sundular web siteleri üzerinden.
Ancak bir sorun daha vardı. İnternet kullanımının pahalı ve limitli olması
canlı tv izleyenlerin sayısını bir hayli azaltıyordu. Bu konuda son devrim ise ucuzlayan kotasız internet erişimleriyle başladı aslında. Pahalı ve limitli internet kullanırken canlı tv izlemekten kaçınanlar akın ediyordu adeta tv'lerin web sayfalarına. Oluşan bu yoğun ilgi internet girişimcilerinin de dikkatini çekmeyi başarmıştı sonunda. Birbiri ardına açılan tv izleme siteleri canlı yayınla ulaştırıyordu bizlere tüm kanalları.
Halen büyük bir ilgi gören canlı tv izleme siteleri internet üzerinden canlı yayın yapan televizyon kanalarını sunuyor bizlere. Tüm kanallara kolay bir erişim imkanı veren bu siteler internet dünyasının en gözde oyuncuları arasında bulunuyor.
Vitrinlerdeki yerini almasından itibaren yaşam tarzımızda büyük değişikliklere yol açan televizyon, bizler için çok özel aslında. 60'lı yıllarda tanıştığımız televizyon hayatı siyah beyaz tanıttı bizlere öncelikle. Yine de onu çok sevdik biz. Kapalıyken dahi özenle muhafaza ettik onu. Çünkü o bizlere yeni bir dünyanın kapılarını açmıştı. En beğendiğimiz sinema yıldızları, komedyenler, sanatçılar televizyon ile sanki yanı başımızdaydı.
80'lere geldiğimizde ise renklenmişti hayat. Artık denizin maviliği, güneşin parlaklığı çok daha güzeldi bu renkli televizyonlarda. 90'lara geldiğimizde ise artık TRT dışında izleyebilecek televizyon kanalarımız da vardı. Yıllar geçtikçe sayıları hızla artan bu kanallar insanları, doğayı çok daha iyi anlatı bizlere.
2000'li yıllara geldiğimiz de ise internet girdi hayatımıza. İnternete olan yoğun ilgi televizyona olan talebi oldukça düşürmüş gözüküyordu. Bu duruma çare arayan
Canlı Tv kanallarının ilk zamanlar çok da yapabilecekleri bir şey bulunmuyordu.
Dijital yayıncılığın gelişmesini beklediler ilk zamanlar. Ancak sadece bu yeterli olmuyordu maalesef. Mevcut internet erişim hızları ile düzgün bir canlı tv yayını yapmak olanaksız duruyordu. Gelişen teknolojiyle beraber yavaş yavaş başlayan internet canlı tv yayınları, geniş bant internet erişiminin devreye girmesiyle hızla artmaya başladı. Hemen hemen bütün televizyon kanalları canlı
tv izle olanağı sundular web siteleri üzerinden.
Ancak bir sorun daha vardı. İnternet kullanımının pahalı ve limitli olması
canlı tv izleyenlerin sayısını bir hayli azaltıyordu. Bu konuda son devrim ise ucuzlayan kotasız internet erişimleriyle başladı aslında. Pahalı ve limitli internet kullanırken canlı tv izlemekten kaçınanlar akın ediyordu adeta tv'lerin web sayfalarına. Oluşan bu yoğun ilgi internet girişimcilerinin de dikkatini çekmeyi başarmıştı sonunda. Birbiri ardına açılan tv izleme siteleri canlı yayınla ulaştırıyordu bizlere tüm kanalları.
Halen büyük bir ilgi gören canlı tv izleme siteleri internet üzerinden canlı yayın yapan televizyon kanalarını sunuyor bizlere. Tüm kanallara kolay bir erişim imkanı veren bu siteler internet dünyasının en gözde oyuncuları arasında bulunuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)